İstanbul’daki yabancı nüfusa ilişkin bilgilere veren İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da, yerleşmiş, sığınmacı, mülteci ya da oturma izni almış 2 milyon 500 bin yabancı bulunduğunu açıkladı.
Bu durumun son 6-7 yıldır oluştuğunu kaydeden İBB Başkanı, “Dolayısıyla şu anda dünyada ama savaşlar ama belli kıtlıklar üzerinden, birtakım gelir adaletsizliği, eşitsizlikler üzerinden oluşan bu göçleri sıkı bir biçimde incelemeli ve bunun üzerine hep birlikte çalışmalıyız” diye konuştu.
İBB’nin düzenlediği Almanya’ya İşgücü Göçünün 60.Yılı etkinliklerinde söz alan İmamoğlu, “İnsanlığın belki de en dramatik dönemlerinden birini, pandemi döneminde hep birlikte yaşadık. Buna dönük aşıyı geliştiren Almanya’ya göç eden ailelerin birer ferdi olan Sayın Özlem Türeci ve Sayın Uğur Şahin’i buradan anmadan olmaz” dedi.
Etkinliğe, Goethe Enstitüsü Güneydoğu Avrupa Direktörü Angela Kaya, Almanya Federal Cumhuriyeti Eski Meclis Başkanı Prof. Dr. Rita Süssmuth, Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Henning Georg Simon da katılım sağladı.
Dramatik göçün tam göbeğinde bir kentte bulunmaktasınız
Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da son yıllarda hızla artış gösteren dış göçe ilişkin şunları söyledi:
“Belki de en dramatik göçün tam göbeğinde bir kentte bulunmaktasınız. Şu anda 2,5 milyona yakın, İstanbul’a yerleşmiş ama sığınmacı ama mülteci ama oturma izni almış insanla karşı karşıya. Ve o 2,5 milyon nüfus, sadece ve sadece 6-7 yılda olgunlaşmış bir nüfus. Yani 1961’den 2021’e konuşmuyoruz. 2021 yılındayız; 2013’lerde, 2014’lerde başlayan bir sürecin, bir anda 2,5 milyona ulaştığını düşündüğümüzde, aslında ne kadar dramatik ve süreci zorluklarla yönettiğimizin bir karşılığıdır diye düşünebiliriz. Dolayısıyla şu anda dünyada ama savaşlar ama belli kıtlıklar üzerinden bir takım gelir adaletsizliği, eşitsizlikler üzerinden oluşan bu göçleri sıkı bir biçimde incelemeli ve bunun üzerine hep birlikte çalışmalıyız”
Tüm dünyanın sorumluluğu
Ekrem İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Göçü ciddiye almalıyız. Dünyadaki gelir adaletsizliğini ve bir kısım kaynaklar üzerinden, belli gelir seviyesinin üzerindeki ülkelerin, yaratılan kaosları ve oradaki birtakım çıkarlarını inceleyerek, oralarda yaşayan ki bunun en önemli merkezlerinden birisi Ortadoğu’dur insanların huzurunu, sağlığını, güvenliğini düşünmeksizin hareket etmelerini, ben dünyanın 21’nci yüzyılı açısından büyük talihsizlik olarak görüyorum. İnsanların bu tarzda ülkelerinden uzaklaştırmalarına, seyirci kalmadan, müsaade etmeden, tekrar bu insanların kendi yurtlarına dönebilmesi noktasında, en üst seviyede uluslararası işbirliği ile hareket edilmesini, 21’nci yüzyılda dünya ülkelerinin sorumluluğu olarak görmekteyim. Hep beraber, birlikte, belki şu anda biz misafir ediyoruz, konuk ediyoruz ve tüm insani ihtiyaçlarını karşılamakta yükümlü olduğumuzun da farkındayız. Ve bunu yaparız. En iyisini de yapmaya çalışırız. Ancak günün sonunda; insanların bu tarzda ülkelerinden uzaklaştırmalarına, seyirci kalmadan, müsaade etmeden, tekrar bu insanların kendi yurtlarına dönebilmesi noktasında, en üst seviyede uluslararası iş birliğiyle hareket edilmesini, 21’nci yüzyılda dünya ülkelerinin sorumluluğu olarak görmekteyim. İnşallah bunu hep birlikte başarabiliriz.”