Diriliş düşüncesinin mimarı olan Karakoç, varoluş mücadelesi ve ortaya koyduğu medeniyet tasavvuruyla bir dönemi şekillendirdi, rehber ve öncü oldu. 88 yaşında hayata veda eden usta edebiyatçının cenazesi, ikindi namazını müteakip Şehzadebaşı Camisinde kılınan cenaze namazının ardından caminin haziresine defnedildi.
Şair, yazar Sezai Karakoç, Şehzadebaşı Camii’nde düzenlenen törenin ardından son yolculuğuna uğurlandı. Ünlü şair, “Şehzadebaşı’nda Gün Doğmadan” şiirinde “Yerleşecek yer aramamak, caminin avlusunda, soğuk bir taşa oturmak, gün doğmadan Şehzadebaşı’nda” satırlarına yer vermişti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, AK Parti İstanbul Milletvekili Binali Yıldırım, TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ile yakınlarının yanı sıra edebiyat, sanat ve siyaset dünyasından birçok isim katılım sağladı.
Sare Davutoğlu da cenazedeydi
Cenazeye katılanlar arasında Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu da yer aldı. Ahmet Davutoğlu, bir süre önce geçirdiği asansör kazasından dolayı devam eden tedavi süreci nedeniyle cenazeye katılamadı. Öte yandan, Gelecek Partisi cephesinden Genel Başkan Yardımcıları Sema Silkin Ün, Mehmet Ali Pulcu ve Parti Yönetim Kurulu üyesi Abdullah Güzeldülger ile İstanbul İl Başkanı İsa Mesih Şahin de cenazeye katılanlar arasındaydı.
Sezai Karakoç kimdir?
Edebiyat hayatı boyunca çeşitli basın yayın kuruluşlarında yazılar ve şiirler kaleme alan Sezai Karakoç, Türk edebiyatının en sevilen şiirlerinden biri olan ‘Mona Rosa’ ile okurların gönlünde taht kurdu. İlk şiir kitabı ‘Körfez’i 1959 yılında yayımlanan usta şair, 1960 yılında siyaset, düşünce ve edebiyat dergisi olarak nitelediği ‘Diriliş’ ile uzun yıllar edebiyat dünyasında yer aldı.
Sezai Karakoç’u; Necip Fazıl Kısakürek “Ruh gibi, Hazreti İsa gibi”, Ece Ayhan “Sivil şiirin en iyi şairlerinden”, Cemal Süreya “Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Salvador Dali de sever. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçak gönüllükle katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok” ifadeleriyle tanımlardı.
Hayatı, şiirleri, eserleri…
22 Ocak 1933 tarihinde Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya geldi.
Babası orta halli bir tüccardı. Dedesi Hüseyin Bey de Plevne Savaşı’na katılmış, Gazi Osman Paşa’nın teşekkürünü kazanmıştı. Annesi Emine Hanım ev hanımıydı.
Sezai Karakoç, ilkokul eğitimini 1938-1944 yılları arasında Ergani’de tamamladı. 1944 yılında sınavlara girip Maraş Ortaokulu’nda parasız yatılı olarak okumaya hak kazandı. 1947-1950 yılları arasında lise eğitimini yine parasız yatılı olarak Gaziantep Lisesi’nde tamamladı. Lise eğitimi boyunca Felsefe dersine ilgi duydu ve Felsefe okumaya karar verdi. Üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. Babası onun ilahiyat fakültesinden mezun olmasını istiyordu. Fakat imkanları dahilinde eğitimine devam edebileceği yatılı tek bölüm siyasal bilgiler fakültesiydi. Üniversite sınavlarına hazırlanırken kazanamama ihtimalini de göz önüne alarak her ihtimale karşı Felsefe bölümüne kayıt yaptırdı.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanarak başladığı yüksek öğrenimini 1955 yılında fakültenin maliye bölümünden mezuniyetle tamamladı. Maliye Bakanlığı’nda Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümüne atandı.
Daha sonra maliye müfettişliği sınavını kazandı. 11 Ocak 1956 tarihinde müfettiş yardımcılığı görevine başladı. 1959 yılında İstanbul’da gelirler kontrolörü oldu. Bir ara Ankara’ya çağrılıp Yeğenbey Vergi Dairesi’nde görevlendirildiyse de kısa bir müddet sonra yine İstanbul’daki görevine döndü.
Görevi dolayısıyla Anadolu’yu gezdi ve birçok il ve ilçeyi inceleme, tanıma fırsatı buldu. 1960-1961 yılları arasında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevinden sonra İstanbul’daki görevine kaldığı yerden devam etti. 1965’ten 1973’e kadar birçok kez istifa etti. 1973’ten sonra da hiçbir resmi görev almadı.
Sezai Karakoç’un nüfus kaydında doğum günü 22 Ocak 1933 olarak görülse de kendisi gerçek doğum gününün mayıs ayı içerisinde olduğunu belirtti.
İstanbul’da Diriliş Yayınları ve Diriliş dergisini kurdu. 1990 yılında güller açan gül ağacı amblemiyle Diriliş Partisi’ni kurdu. 7 yıl partinin genel başkanlığını yürüttü. Ancak bu parti 19 Mart 1997’de üst üste iki genel seçime girmediği için kapatıldı.
2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ile ödüllendirildi. Bakanlığa, ödülün para kısmının kültür sanat işlerine harcanmasını, diğer kısmınınsa posta ile bildirdiği adrese yollanmasını rica ettiği bir mektup yolladı.
2007 yılında Yüce Diriliş Partisi’ni kurdu ve partinin genel başkanlık görevini yürüttü. 2007 yılının Nisan ayından ölümüne kadar her cumartesi akşamları, Yüce Diriliş Partisi İstanbul İl Başkanlığı’nda değerlendirme konuşmaları yaptı. Bu konuşmalar partinin internet sitesinden canlı olarak yayınlandı.
2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü fakat kendisine verilen plaket ve para ödülünü reddederek bu ödülü almaya gitmedi.
Sezai Karakoç, şiirle ilgili görüşlerini yazmaya başladığı dönemlerden itibaren şiir anlayışını da yazdı. Bu konudaki düşüncelerini ‘Edebiyat Yazıları’ adını verdiği 3 kitapta toplayan ünlü şair, Türk şiirinin saygın kişilerinden biri olarak kabul edildi.
Sezai Karakoç’un şiiri metafizik bir şiirdir. Türk şiiri geleneksel yapısı itibarıyla aslında metafizik bir şiirdir. Ancak bu özellik Tanzimat’tan sonra değişmiştir. Sadece Abdülhak Hamit’te metafizik bir ürperti söz konusu olur. Onunla tekrar başlayan bu anlayış Cumhuriyetin ilk yıllarında Necip Fazıl Kısakürek’te ve Ahmet Kutsi Tecer’de kendini gösterir. Bunlardan başka Yahya Kemal ve Asaf Halet Çelebi’de de metafizik anlayış görülür. Fakat bu metafizik unsurlar adı geçen hiçbir şairin şiir anlayışını açıklamaz, anlatmaz.
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ali Yıldız’ın tespitine göre, Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç’tur. Usta şair bunu modern şiirin diliyle yapmıştır. O, Batı edebiyatını da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir.
‘Edebiyat Yazıları-I’ kitabındaki ilk yazı metafizik ile ilgilidir. Bu, hangi kavramlara önem verdiğini göstermesi bakımından önemlidir.
Sezai Karakoç geleneksel şiire de yaklaşır ancak dili farklıdır. O, modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Poetikasını anlattığı ikinci yazı soyutlama ile ilgilidir. Nitekim modern sanat genel anlamda soyutlamaya dayanır. Ona göre şair, şiiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur, tamamlanması için şairin tekrar somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar yeni bir bağlama oturtması gerekir. Bunu da Diriliş kavramına bağlar.
Dostu Cemal Süreya, ona, yarattığı mistik şiir tarzından ötürü ‘Sezo’ diyordu ve onu, ‘Mehmet Akif ve Necip Fazıl karışımı şair’ olarak tanımlıyordu.
Sezai Karakoç, şairin genel çizgilerini, ‘pergünt üçgeni’ dediği üç ilkeyle anlatır. Peer Gynt, Norveçli yazar Henrik İbsen’in en ünlü oyunlarından biridir. Karakoç, Pergünt’ün, hayatında bu ilkeleri yaşadığını belirtir ve bu ilkeleri şiire tatbik eder:
Şair, kendi kendisi olmalı: Şairin kendi kendisi olabilmesinin biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır.
Şair, kendine yetmeli: Eserinin tohumunu ve geliştirecek iklimini, şairin kendi varlığından alması anlamına gelir yeterlilik ilkesi. Yâni fildişi kuleyi biz dışına çeviriyoruz; evren şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmeli.
Şair, kendinden memnun olmalı: Eserin şairini sevinçle titretmesi demek bu. Şair, eserini sevmeli. Onu okşamalı, ama yaramazlıklarına da göz yummamalı. Beğenmediği davranışlarını gücendirmeden ona anlatmalı onu kendini düzeltmeye kandırmalı ve bunu da inandırmalı. Ona ‘Beni andırıyor, ah, beni o’ demeli. Memnunluk ilkesinin temeli, sevinçtir. Yaşama sevinci değil ‘yaşatma sevinci’dir.
Sezai Karakoç, 16 Kasım 2021 tarihinde yaşlılığa bağlı hastalıklar nedeniyle 88 yaşında hayatını kaybetti.
(KARAR)