Madem bu işin kitabını yazdınız, bu dolar nasıl 10 lirayı aştı?
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz ekonominin kitabını yazdık” sözlerine atıfta bulunan Serkan Özcan, “Madem bu işin kitabını yazdınız, bu dolar nasıl olup da 10 lirayı aştı?” diye sordu. Doların, yılbaşından bu yana Türk Lirası karşısında yüzde 40 oranında değer kazandığına dikkat çeken Gelecek Partisi Sözcüsü, yaşananların Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir sonucu olduğunu ifade etti. Özcan, ülkenin ‘ağır bir ödemeler dengesi krizine gittiği uyarısında bulunarak “Dünyada hiçbir ülke böyle bir gidişi taşıyamaz veya sürdüremez” dedi.
Özcan, yabancı yatırımcının hisselerini zararına satarak Türkiye’den uzaklaştığın belirterek, iktidara “Neden bizim 20 bin milyonerimiz bu ülkeyi terkettiler? Madem sorun yok, abartmamalıyız, neden ölü yıllar denen 1993-2003 yılları arası bile, yıllık ortalama büyüme oranı % 3-3.5 iken 2018-2021 arası ortalama büyümemiz 1.8’e geriledi. Neden “Kırılganlık Ligi”nde 10 puan üzerinden 2.9 puana sahibiz. Angola ve Zambiya’nın bir tık önünde 91.sıradayız?” sorularını yöneltti.
Şimdiden 2024 yılı sonu kur tahminlerine ulaşıldığının altını çizen Serkan Özcan, şunları söyledi:
“2022 sonu için kur tahmininiz 9.22 TL, 2023 için 9.77, 2024 sonu için 10.27 lira idi ama daha şimdiden 2024 sonu dolar tahminine ulaşıverdik. Kitapta bunlara da değiniyor musunuz acaba? Doları 6.85 düzeyinde tutmak için kime kaç liradan sattığınızı bilmediğimiz 128 milyar dolar rezervi çarçur ettiniz. Hesap tutmayınca da tam tersini savunup ‘Kuru serbest bıraktık, ihracatı artırıp, cari açığı düşürüp enflasyonla mücadele edeceğiz’ masalıyla bu milleti oyalamayı sürdürüyorsunuz.”
Mesele artık ekonomik kriz olmaktan çıktı, sosyal patlamaya doğru gidiyor!
Çiftçinin üzerindeki haciz baskısını ile bankalarla yaşadığı kredi problemini de gündeme getiren Özcan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“O kitapta, zarar etmediğini söylediğiniz çiftçinin haciz listesi de var mı? Tam 100 bin çiftçinin haciz tehdidiyle karşı karşıya olduğu, bir yılda 46 bin 923 kişinin tarım yapmaktan vazgeçtiği, 3 yılda 184 bin tarımsal işletmenin kapısına kilit vurulduğu, bir ülkenin en önemli stratejik değeri olan tarım arazilerinin gün be gün azaldığı, çiftçinin borcunun 205 milyar lirayı aştığı da yazıyor mu o kitapta?”
Çiftçinin problemlerine ilişkin olarak doğrudan Erdoğan’a seslenen Özcan, “Çiftçi ‘Arabama haciz geldi ama traktörü yakalatmadık’ diye cümle kuruyor farkında mısınız? Hayat memat meselemiz olan Traktörü kaptırmadık bunlara diye adam şükrediyor. Devletini gaspçı gibi görmesi bir yana, traktörünü yakalatmakla intiharı aynı cümlede zikrediyor! ‘Kredi borçlarımızın bir kısmını ödeyelim diyoruz ama bankalar tümünü istiyor’ diye isyan ediyor. ‘Mazot alamadığım için tarlamı süremiyorum’ diyor. Besici, geçen yıl 60 lira olan yem parasının, bugün 175 lira olmasına isyan ediyor. Gübre fiyatları saat başı değişiyor. Adam çıkıp, ‘1 saat önce sordum 9150 lira idi şimdi 9250 lira olmuş’ diye feveranda bulunuyor. Mesele artık ekonomik kriz olmaktan çıktı, sosyal patlamaya doğru gidiyor, bilmem fakında mısınız?” ifadelerini kullandı.
EYT meselesi: Tek parti hükümeti var ama 4 ayrı açıklama yapılıyor
Özcan, TBMM’de devam eden 2022 Bütçe Görüşmeleri esnasında EYT’lilerin durumuna ilişkin hükümetin farklı cephelerinden gelen çelişkili açıklamalara da tepki gösterdi. Gelecek Partisi Sözcüsü, tutarsızlıkların sebebi olarak ‘ucube sistem’ diye adlandırdığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni işaret etti.
Özcan, şunları söyledi:
“Bir de bu ucube sistemin bürokrasisinin birbiriyle çekişmesini izliyoruz her canlı yayında. Birinin dediğini öbürü nakzediyor. Her kurumun ağzından farklı açıklama yapılması bir yana aynı kurumdan bile farklı açıklamalar geliyor. EYT’lilerle ilgili açıklamalardaki çelişkilere bakar mısınız? Bıkmadılar milletin umutlarıyla oynamaya. Çalışma Bakanı, Cumhurbaşkanının onayıyla Ocak başına gün veriyor, Cumhurbaşkanı çıkıp “2022 sonu” diyor. Çalışma Bakanının “var” dediği çalışmaya, Çalışma Bakanlığı Müşaviri “yok” diyor. AK Parti Grup Başkanvekili çıkıp “var” diyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay “yok” diyor. İşte size ucube bir sistem. Tek Parti hükümeti var ama 4 ayrı açıklama yapılıyor.”
Ölümün ve fakirleşmenin normalleştiği, doğal hakların lüks haline getirildiği bir dönem yaşıyoruz
Özcan, hayat pahalılığı ve enflasyon ile düşüş gösteren alım gücünün beraberinde yol açtığı sosyoekonomik sıkıntıları da dile getirerek çarpıcı birtakım tespitlerini paylaştı.
Serkan Özcan, şöyle konuştu:
“Her 3 gençten biri eve mahkum edilmiş vaziyette. Kadınların durumu daha da felaket. Sadece %28’i istihdamda. İşsizlik had safhada, işi olanlar da açlık sınırının altında gelir elde ediyorlar. Bunların lügatlarında yok ama literatürde Türkiye gibi ülkeler için ziyadesiyle geçerli olan ‘Çalışan yoksulluğu’, ‘çocuk yoksulluğu’, ‘Derin yoksulluk ağı’ gibi gerçekler var. Çalışan nüfusun neredeyse yarısı asgari ücretli. Seçimlerin yüzü suyu hürmetine, maaşlara bir parça zam gelecek. Ama yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek faiz ortamında, o zammın da bu hızlı erimeden azade kalması mümkün değil. Enflasyon sarmalı çığ gibi büyüyüp herşeyi önüne katarken, ücret artışları da sadece pansuman tedbir olarak kalacak. Nitekim 10 yıl öncesine göre maaşlar, lise ve altı gruplarda dolar cinsinden %25 erimiş durumda. Üniversite mezunlarındaysa maaş erimesi %40’lar seviyesinde. Yani enflasyonla ciddi mücadele yapmadan, güvenilir ve öngörülebilir bir zemin oluşturmadan, katma değeri yüksek üretim alanlarına yönelmeden bu cendereden çıkış mümkün görünmüyor. Büyük hastaneler yaptık ama içinde hekimleri tutamıyoruz. KHK’lılar bilmedikleri işlerde çalışıp iş kazalarına maruz kalıyorlar. İş kazalarında yılda 2 bin kişi ölüyor. Ölümün ve fakirleşmenin normalleştiği, doğal hakların lüks haline getirildiği bir dönem yaşıyoruz. Rant ve suç ekonomisinden dolayı birileri palazlandı bu doğru. Peki ama 2000 bin liranın altında yaşayan 25 milyon insanı ne yapacağız?”
Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan’ın konuşmasından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:
Sayın Elvan bu hesabı kendinize yakıştırıyor musunuz?
Ya Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın akaryakıt hesabına ne demeli? Diyor ki; Bizde akaryakıt 0.7-0.8 avro ama Avrupa’da 1 avro. Yani bizde daha düşük demeye çalışıyor sayın bakan. Sayın Elvan bu hesabı kendinize yakıştırıyor musunuz? O hesabın öyle yapılmayacağını herkesten iyi bilirsiniz. Akaryakıtı 1 avroya alan Avrupalının maaşı ne kadar peki? O hesabı öyle yaptığınızda bizde de asgari ücretin 16 bin lira civarı olması gerektiğini bilmiyor olamazsınız! Avrupalı, 2000 avro asgari ücret aldığında, o ücretle tam 2000 litre yakıt alabiliyor. Bizde ise asgari ücretli ancak 310 litre yakıt alabiliyor. Yani adamın 2000 avro gelir içinde 1 avro olan mazot fiyatının bizdeki karşılığı 250 avro içinde 80 cent.
5 maaş alan saray eşrafı için de üzülüyoruz!
Sayın Erdoğan’ın neden “abartmayın” dediğini ben size söyleyeyim değerli kardeşlerim. Saray eşrafı ve çevresindeki 4-5 maaşlı bürokratların haline bakıp “abartmamak” gerektiğini düşünmüş olabilir. Bakın o konuda sayın Cumhurbaşkanı haklı. Onların dünyasından bakınca fazla abartmanın alemi yok! Ama itiraf edelim ki bizler onlar için de üzülüyoruz. Çünkü nihayetinde dolarla maaş almıyorlar. Türk Parasıyla 4-5 Maaş alan bürokratların da maaşları sürekli eriyor. Damat bakanın “Dolar 7 lira, 8 lira, 10 lira olacak” kehaneti tutunca maalesef geride bıraktığı bürokratların hali de acınası duruma geldi. Bir maaş diğerini, bir diğeri öbürünü az çok tolere ediyor. Allah’tan maaşlarını haftalık olarak alıyorlar. Öyle ya 4 maaş, 4 haftalık demek. Pazara, markete, alışverişe çıktıklarında o hafta biten maaşlarına hafta başı yenisi ekleniyor. Ama “Enflasyon” denen hırsızlık maalesef !! onların cebini de tırtıklıyor, % 50’lik gerçek enflasyon oranı onların da maaşlarını eritiyor.
Erdoğan’a tahkim uyarısı: ‘Söke söke’ mekanizması tersten işleyebilir
Şimdi gelin, sayın cumhurbaşkanının, cebimizden 1 kuruşun çıkmayacağını söylediği ama aslında önümüzdeki yıllar boyunca, çocuklarımızın bile sırtına yük olarak binen, bütçenin en ağır yükünü oluşturan, tam 157 milyar dolar ödemekle yükümlü olduğumuz hazine garantili işlere bir de şu Çanakkale Köprüsü üzerinden bakalım. Geçiş ücreti 15 avro artı KDV. 45 bin araç garantisi verilmiş. Geçen de ödeyecek, geçmeyen de. İmece usulü, Çanakkaleli de ödeyecek Ağrılı da. Bu hesapları kim, nasıl yapıyor, Maalesef hala şeffaf biçimde sorgulayamıyoruz. Mesela yılda sadece 80 bin yolcuyu ağırlayan Zafer Havalimanı için, hangi hesaba binaen bilinmez, tam 1 milyon 200 bin yolcu garantisi verilmişti. İşte sayın cumhurbaşkanının “Londra tahkimi söke söke tahsil edecek” dediği yükümlülüklerimizden biri bu. Sizin anlayacağınız bu %99’luk hesap hatasını söke söke ödememiz gerektiğini ima ediyor sayın Erdoğan. Faiz lobilerine çatan, faize savaş açtığını söyleyen bu iktidarın hesabını anlayan varsa beri gelsin. İşte Tahkim bunun için de var. Yani sadece alacaklının parasını tahsil etmeye çalışmıyor tahkim, varsa yanlış hesaplar tahkimde onlar da düzeltiliyor. Yani hak teslimi söz konusu oluyor. Yani yarın öbür gün, o gizli anlaşmalarla, denetim dışı hesaplamalarla girdikleri bu işler bu hesapları yapanların başına iş açabilir. Ya da şöyle söyleyelim; “Söke söke mekanizması” tersinden işleyebilir.
MHP’nin muhalefet çıkışına yanıt: Nepotizmin dibini sıyırırken iyiydi, oylar kaçınca mı kötü oldu?
Neden küçük ortak çıkıp, “Biz bu cürümlere ortak değiliz” dercesine açıklamalar yapıyor? Gerçi o da kendince haklı. “Uçak çakılırken paraşüt arıyorum” diyecek hali yok. Bir kaçış yolu aramanın derdine düştü belli ki. O kadar tanıdık ki bunların hali. Siyasi hayatı zaten bu zikzaklar ve kaçışlarla dolu. Bakmayın siz bunların “Ben kokpitte hiç oturmadım. İkinci pilot ben değilim” diye feveran etmelerine. 50+1’i bu milletin başına saran bizzat kendileri. Neymiş efendim “iktidar değil, muhalefetlermiş” ‘Denetleme vazifesi görüyorlarmış’ Yahu insanda biraz izan biraz vicdan olur. Her türlü cürmü beraber işlediniz. Neyi denetlediniz siz? Kuvvetler ayrılığı tarumar edilirken de, kurumlar tasfiye edilirken de, yargının bağımsızlığı ayaklar altına alınırken de, halkı, siyaseti, basını tehdit edip sopalarken de millet fakirleştirilirken de bir güzel ortaktınız. %7 ile muktedir olup her türlü bürokrasiye adam yerleştirirken, nepotizmin, akraba kayırmacılığın dibini sıyırırken iyiydi de oylar dışarıya kaçmaya başlayınca mı kötü oldu?