Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İslam Ülkeleri Parlamento Konferansı’nda konuştu.
Erdoğan konuşmasında Bakara suresinden alıntı yaparak “Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele!” mesajını verdi.
Filistin meselesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Filistinli kardeşlerimizin sokak ortasında acımasızca infaz edildiğini, masum Filistinli çocuklara eli kanlı terörist muamelesi yapıldığını, ibadet yerlere tacizlerin arttığını görüyoruz. Gazze’ye yönelik insafsız abluka da devam ediyor. Bu politikalar Filistinli kardeşlerimizin şanlı direnişi sayesinde hamdolsun hedefine ulaşamamıştır. Bu politikaların bir avuç fanatik dışında ne İsraillilere ne bölge halklarına hiçbir faydası olmamıştır. 2. Dünya Savaşı’ndaki soykırımın bedelini Filistinlilere ödetmek vicdansızlıktır, acımasızlıktır” ifadelerini kullandı.
Afganistan’da yaşanan sürece de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Afganistan’ın kalıcı barış ve istikrara kavuşması ortak temennimiz. Bu ülkede yaşanan drama gözlerimizi kapatma lüksümüz yok. İnsani yardımların sürmesi öncelik taşıyor. Kendi payımıza Afgan kardeşlerimize elimizden gelen desteği ve yardımı sağlıyoruz. Devam eden siyasi süreçte içimize sinmeyen, tasvip etmediğimiz, özellikle kapsayıcılık konusunda eksik bulduğumuz hususlar mutlaka vardır” dedi.
Erdoğan “Afganistan’daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Yaklaşık 5 milyon yabancıya ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü taşıyamaz. Esasen göç ve mülteciler meselesinde asıl yükü Batılı ülkelerden ziyade kriz bölgelerine komşu bizim gibi ülkeler çekiyor” görüşünü dile getirdi.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Sizleri ülkemizde ağırlamaktan memnuniyet duyuyorum. Konferansın ana temasının ‘Paylaşım, vicdan ve İslam, Filistin, göç ve Afganistan’ olarak belirlenmesini isabetli buluyorum.
Konferansımızda görev alan herkese şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Müslümanlar olarak dünya hayatını imtihan olarak gören insanlarız. Rabbimiz Kuran’ı Kerim’de “Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele” bu şekilde buyurmaktadır.
İnsanlık olarak son 2 yıldır 5 milyonu aşkın kişinin hayatına mal olan bir salgınla mücadele ediyoruz. Pek çok vatandaşımızı kaybettik. Meclisimizin çatısı altında ülkemize hizmet etmiş parlamenterlerimiz başta olmak üzere ebediyete uğurladığımız tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Mevlamdan bizi İslam dünyasını ve tüm insanlığı bu virüs musibetinden bir an evvel kullanmasını niyaz ediyorum. Salgın döneminde insani değerleri merkeze alan bir yaklaşım sergiledik. İlk günden itibaren üyesi bulunduğumuz tüm uluslararası platformlarda salgınla mücadelede işbirliğinin önemine dikkat çekti.
Her fırsatta insanlığa demokrasi, hak, hukuk ve adalet dersi verenler kendi sınırı dışındaki dramlara kulak tıkarken biz elimizdeki tüm imkanları dost ve kardeş ülkelere sunmaya gayret gösterdik.
11 ülkeye aşı tedarikinde bulunduk. Yerli aşımızla ilgili süreçleri yakından takip ediyor, inşallah bir an önce neticelendirmeyi arzu ediyoruz.
2. dünya savaşının bedelini Filistinlilere ödetmek vicdansızlık
Kudüs Hazreti Nebi’nin “Oraya gidip namaz kılamazsanız bari oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin” dediği mübarek bir şehirdir. Kudüs davası yalnızca Filistin’deki bir avuç cesur Müslümanın davası değil, İslam aleminin ortak davasıdır. Kudüs’ü savunmak insanlığın davasıdır. Kudüs’e sahip çıkmak hakka, hukuka, medeniyete sahip çıkmaktır. Batı Şeria ve Kudüs’te uluslararası hukuka aykırı politikalar günden güne artıyor. Filistinli kardeşlerimizin sokak ortasında acımasızca infaz edildiğini, masum Filistinli çocuklara eli kanlı terörist muamelesi yapıldığını, ibadet yerlere tacizlerin arttığını görüyoruz. Gazze’ye yönelik insafsız abluka da devam ediyor. Bu politikalar Filistinli kardeşlerimizin şanlı direnişi sayesinde hamdolsun hedefine ulaşamamıştır. Bu politikaların bir avuç fanatik dışında ne İsraillilere ne bölge halklarına hiçbir faydası olmamıştır. 2. Dünya Savaşı’ndaki soykırımın bedelini Filistinlilere ödetmek vicdansızlıktır, acımasızlıktır.
Ne surette olursa olsun bir halkın ya da aynı inanca sahip insanların ötekileştirilmesini asla kabul etmiyoruz. Zulüm kimden gelirse gelsin karşı durmak, mazlum kim olursa olsun elinden tutmak bizim inancımızın ve insanlığımızın gereğidir. Kudüs’ü 400 yıl yöneten bir ecdadın torunları olarak Filistin’de kan, gözyaşı ve zulüm görmek istemiyoruz. Doğu Kudüs’ün statüsü ve Mescid-i Aksa’ya yönelik hassasiyetimizi sürdürüyoruz.
Filistin davasının dünya gündeminde hak ettiği yere getirilmesi için gayretlerimizi sürdürmeliyiz. Beklentimiz Filistinli kardeşlerimizin birlik, beraberlik ve dayanışmalarını güçlendirerek bu sürece destek vermeleridir.
Afganistan’da eksik bulduğumuz hususlar var
Afganistan’ın kalıcı barış ve istikrara kavuşması ortak temennimiz. Bu ülkede yaşanan drama gözlerimizi kapatma lüksümüz yok. İnsani yardımların sürmesi öncelik taşıyor. Kendi payımıza Afgan kardeşlerimize elimizden gelen desteği ve yardımı sağlıyoruz. Devam eden siyasi süreçte içimize sinmeyen, tasvip etmediğimiz, özellikle kapsayıcılık konusunda eksik bulduğumuz hususlar mutlaka vardır. Afganistan’ın tekrar kaosa, kargaşaya ve çatışmaya sürüklenmemesi için gayretlerimizi devam ettiriyoruz. İslam dünyasının da insani yardımların ulaştırılması başta olmak üzere bu konuda daha aktif bir dayanışma içinde olması gerekiyor. Afganistan’daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Yaklaşık 5 milyon yabancıya ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü taşıyamaz. Esasen göç ve mülteciler meselesinde asıl yükü Batılı ülkelerden ziyade kriz bölgelerine komşu bizim gibi ülkeler çekiyor.